Sakarya Barosu'nda "Elektromanyetik kirlilik" konuşuldu

Sakarya Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu tarafından düzenlenen Kentimizde Elektromanyetik Kirlilik ve İnsan Sağlığı konulu panel Baro Konferans Salonunda yapıldı.

Sunumunu Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Müh. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker, Sakarya Ünv. Elektrik Elektronik Müh. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci ve Bilgi Ünv. Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilge Zeynep Balaban’ın yapmış olduğu panelde Elektromanyetik Kirliliğin özellikle kansere yol açan etkileri üzerinde duruldu. Baro Başkanı Av. Zafer Kazan’ın yapmış olduğu açılış konuşmasında:

“Bu panelde geleceğimizi konuşacağız. Bu konunun neden bu kadar önemli olduğunu kamuoyu ile paylaşacak ve önemli uyarılarda bulunacağız. Üzülerek söylüyorum ki tam “Aptallık Çağı”nda yaşıyoruz. Kendimizi geleceğimizi göz göre göre yok ediyoruz. İnsanlar belki 100 yıl sonra diyecekler ki “Dünya bir zamanlar ne kadar güzel bir yermiş! Yeryüzü yeşil, gökyüzü maviymiş”. Soracaklar sonra; “Bu insanlar neden bile bile kendi sonlarını hazırlamışlar, dünyamızı mahvetmişler böyle? Kendilerini bu kadar mı değersiz görmüşler!” Değerli misafirler; Henüz vaktimiz var! Geleceğimizi kurtarmak mümkün. İşte bugün bunları konuşacağız.” dedi.

Konuşmasında tarihten örnekler de veren Baro Başkanı Kazan;

Bir zamanlar “kurşunlu-kurşunsuz” benzini ayrımı vardı, hatırlar mısınız? Sonra ne olduysa bir anda “kurşunlu benzin” hayatımızdan sesiz sedasız çıkıverdi! Dünyayı kurşunlu benzinden kurtaran adam, Clair Cameron Patterson, Amerikalı Jeokimyacı! Dünyanın yaşını hesaplamaya çalışıyordu ama bir sorun vardı! Meteor taşları üzerindeki yaptığı ölçümler değişkendi. Bir ölçüm diğerini tutmuyor ve kurşun oranı sürekli değişiyordu. Sonunda izole bir ortamda incelemesini tamamladı ve bu defa atmosferde artan kurşun oranının nedenlerini araştırmaya koyuldu. O yıllarda kurşun hemen her üründe kullanılıyordu, dolayısıyla çok ciddi sermaye grupları vardı. Kurşun, motorlardaki vuruntuyu engellediği için özellikle benzine katılıyordu. Patterson, kurşunun insan sağlığına çok ciddi zararlar verdiğini, insanı hasta ettiğini, zehirlediğini ve öldürdüğünü söylüyordu. Karşı çıkanlar ise, yapılan idrar tahlillerinde hiçbir zehirli atığa rastlanmadığını dolayısıyla iddiaların yersiz olduğunu ve insanlar için endişe edecek bir durumun olmadığını ileri sürüyorlardı. Basın ve sermaye gücü ile kamuoyuna “endişeye mahal yok” mesajı veriyorlardı. Patterson, nihayet kurşunun idrarda değil kaslarda ve kemiklerde biriktiğini ileri sürdü ve hayatı boyunca mücadelesine devam etti! Karşısında devlet ve büyük sermayeli şirketler mevcuttu, işini kaybetti, dışlandı ve yalnızlığa mahkûm edildi.

"Vazgeçmeyeceğiz"

Patterson’un 1934 yılında başlattığı bu mücadele sonunda kurşunlu benzin, 1987’li yıllarda hayatımızdan sessiz sedasız ayrıldı ve o günden bu güne binlerce insan işte bu nedenle, kemiklerde ve kaslarda kurşun birikmesi nedeniyle zehirlenmiyor, ölmüyor! Bugün ise elektromanyetik gibi çok daha sinsi bir tehlike ile karşı karşıyayız ve fakat yine gereğini yapmayan, insan hayatına değer vermeyen, duyarsız zihniyetlerle karşı karşıyayız! Ama vazgeçmeyeceğiz, her platformda her durumda bu tehlikeyi seslendirecek ve yasa yollarını sonuna kadar kullanacağız.” diyerek sözü sunum yapacak panelistlere bıraktı.

Erenler Trafik Parkı ciddi tehlike

İlk konuşmacı olarak Sakarya Ünv. Elektrik Elektronik Müh. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci söz alarak Elektromanyetik Kirliliğinin elektrikli aletlerden kaynaklandığını belirtti. Bu kirliliğin insan sağlığını en fazla etkilediği alanların başında baz istasyonları, yüksek gerilim hatları ve cep telefonları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çerezci; “Elektromanyetik Kirlilik

özellikle çocuklar ve yaşlılar üzerinde ciddi tehlike arz ediyor. Pek çok Avrupa ülkesi durumun farkında ve önlemler alıyorlar. Bizde de Avrupa Birliği uyum sürecinde çeşitli yasal düzenlemeler yapıldı fakat yeterli değil. Maalesef bizim yasalarımızda belirlenen üst değerler diğer Avrupa ülkelerinin çok çok üzerinde.”

“Örneğin Erenler Trafik Parkı olarak kamuoyunun yakından bildiği o park yüksek gerilim hattı altında yapılmış olup ölçülen yüksek değerler halk sağlığını özellikle çocuk sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor.”

Öncelik halk sağlığı olmalı

“Peki, şimdi soruyoruz konu ile ilgili bu belediye nasıl bir çalışma yaptı? Bir eylem planı var mı? Yaşanması muhtemel kötü sonuçların sorumluluklarını kim üstleniyor?” diyen Prof. Dr. Çerezci konuşmasına şöyle devam etti;

“Yönetimsel duyarlılık gerekiyor. Kent idarecileri halk sağlığını öncelikli olarak sağlamak ve bu yönde kararlar almak zorundalar.”

Prof. Dr. Çerezci’nin ardından söz alan Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Müh. Öğretim Üyesi Prof. Selim Şeker ise, Elektromanyetik kirliliğin ekonomik kaygılar ve yönetimlerdeki idarecilerin bilinçsizlikleri nedeniyle çok daha vahim bir tablo yarattığını” söyledi.

"Kobay olarak kullanılıyoruz"

“İsteğimiz dışında, bilinçsiz bir şekilde bu deneyin içinde kobay olarak kullanılıyoruz. Uzman olarak bize sormuyorlar. Maalesef sonuçlarını bildiğimiz bir deney bu.”

Bu sonuçların uzun vadede ortaya çıkacağını ifade eden Prof. Şeker: “Duyu organlarımızla algılayamadığımız bu kirliliğin kısa vadede baş ağrıları, uykusuzluk, halsizlik, depresyon gibi rahatsızlıklara yol açarken uzun vadede hücre yapısını bozduğunu ve kansere sebebiyet verdiğini” söyledi.

"Sorumluluk belediyelerde"

Elektromanyetik Kirliliğin önlenmesinde en büyük sorumluğun belediyelere ait olduğunu belirten Prof. Dr. Şeker, şehir planlamasında yüksek gerilim hatlarının dikkate alınmasını, baz istasyonlarının gelişi güzel yerleştirilmesine izin verilmemesi gerektiğini ifade etti.

Prof. Selim Şeker bireysel olarak alabileceğimiz önlemler de olduğunu belirtirken “Dizüstü bilgisayarları doğrudan kucağınızda kullanmayın, cep telefonlarını mümkün olabildiğince az ve mutlaka kulaklıkla kullanın.“ dedi.

"10 dakikası da bir, 1 saati de"

Erenler Trafik Park ile ilgili yetkililerin yapmış olduğu günde 1 saatini parkta geçiren bir çocuğun bu elektromanyetik alandan etkilenmeyeceği şeklindeki bir soruya da cevap veren Prof. Şeker : “Böyle bir şey olabilir mi? Bu açıklama hangi bilimsel rapora dayanarak yapılıyorlar? On dakikası da, bir saati de aynı tehlikeyi içeriyor.” dedi.

"Çocuklar risk altında"

Bilgi Ünv. Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Zeynep Bilge Balaban ise, elektrikli aletler tarafından çevreye yayılan dalgaların ‘Radyasyon’ olduğunu ve bu radyasyonun direk olarak hücre yapısına etkide bulunarak hücrenin bozulmasına sebep olduğunu ifade etti. Bu bozulma sonucunda kanserlerin oluşma sürecinin en az 5 – 10 yılda tamamlandığını bazı kanser türlerinde bu sürenin 20 yılı bulabildiğini söyledi. Özellikle çocukların risk grubu içinde yer aldığını söyleyen Dr. Balaban: “Daha önce yapılan araştırmalar ile elektromanyetik radyasyon dalgalarının çocukluk çağında görülen bir kanser türü olan lösemiyi tetiklediğini kanıtlanmıştır.” dedi.

Panel sonunda katılımcılara teşekkür eden Başkan Kazan kendilerine günün anısına plaket takdim etti.


İşte o panelden görüntüler:
8 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]