Mutluluğun Reçetesi

Uyum Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nden Psikolojik Danışman Durul Mert ile bu hafta yaptığımız söyleşide kendisine, hayatın zorluklarına rağmen mutlu olmanın ne anlama geldiğini sorduk. Bakınız Sayın Durul Mert bize hayatta mutlu olabilmekle ilgili nasıl tavsiyelerde bulundu.

İşte mutlu olmakla ilgili, hatta hayatın zorluklarına rağmen mutlu olabilmekle ilgili röportajımız…
 
İnsanlar Hayattan Nasıl Etkilenir?

Belki de şu an duygusal olarak oldukça örselenmiş durumdasınız ve hayat üzerinize geliyormuş hissini yaşıyorsunuz. Bütün bu duyguları yaşamanız böyle bir ruh halinde çok normal.  

Eğer yaşamda tüm sorunlarınızdan kurtulduğunuz, çok mutlu olacağınız bir yaşam arıyorsanız, o zaman şu anda o hayalden vazgeçmenizi dilerim. Çünkü yaşamda mutluluk her istediğinize kavuşmanızla olmaz, dahası yaşamda sorunsuz, her şeyin yolunda gittiği bir an bulmanız mümkün değildir. Mutlu ve sorunsuz gibi görünen insanların sırrı, hayatlarında hiç sorun olmaması değil, sorunlara rağmen kendi içlerinde mutluluğu bulabilmeleridir. Unutmayınız ki, yaşamın zorlukları hiçbir zaman bitmez, karşılaştığınız zorlukları sakın hemen çözebileceğiniz duygusuna kapılmayın, mutluluk zorlukların olmadığı, yaşamın kolay olduğu ve her istediğinizin gerçekleştiği bir Dünya'da yaşamak değildir. Bu sadece bir hayaldir. Mutluluk, her zorluğa rağmen, yaşadığınız her andan haz almayı bilmenizdir.  Mutluluk kaybettiklerinizin arkasından ağlarken, kazandıklarınızı fark edebilmenizdir.    





Muhtemelen şu anda duygusal olarak oldukça yıpranmış durumdasınız ve hayatın üzerinize geldiği hissini yaşıyorsunuz. Bu durumlarda kendinizi toparlamanız için genelde pozitif olmanız, kendinize iyi bakmanız, yaşamınıza kahkahayı dahil etmeniz, neşelenmeniz ve yeni uğraşlar edinmeniz çok önemlidir. Aksi takdirde duygusal olarak çökmeniz, depresyona girmeniz kaçınılmaz olacaktır.


Eğer bir çocuğunuz varsa durumunuz onu da etkisi altına alacaktır. Çok yüksek bir ihtimalle şu anda çocuğunuz sizin mutsuzluğunuzu, kendine olan güvensizliğinizi, korkularınızı sezinliyor ve annesinin (ya da babasının) duygularını kendi değersizliği, kendi suçu, kendi hatası gibi algılamaya başlıyordur. Çocukların daha 6 aylıkken anne ve babasının duygularını kendi hatası ve yetersizliği olarak algılamaya başladığını ve kendine güvensizlik duygusunun altında bu öğrenilmiş duygular olduğunu biliyor muydunuz? Muhtemelen sizde kendi yetersizliğinizi bu şekilde küçük bir çocukken annenizin ve babanızın duygularını özümseyerek öğrendiniz. Şu anda farkında olmadan bu mirası kendi çocuğunuza aktarıyor olabilirsiniz. Yani siz mutlu olmayı, kendinize güvenmeyi ve güçlü olmayı başarmadıkça çocuğunuzun mutlu olması oldukça zordur. Çocuklar dünyayı anne ve babalarından öğrenir, dolayısıyla sizin duygularınızı hissetme yeteneğine sahiptir ve siz ne kadar gizlemeye çalışırsanız çalışın onlar sizin duygularınızı aynen kendileri yaşıyormuş gibi yaşayacaktır.




Bu durumdan kurtulmanın birinci adımı yaşama negatif bir açı ile bakmayı bırakmanız ve yaşamınızda pozitif, gülmeye değer, mutlu olabileceğiniz detayları yakalamaya başlamanızdır. Kendinize mutluluğu hak görmenizdir. Bazen hayatta sahip olduklarımızın değerini görebilmek bile tek başına mutlu olmak için yeterlidir. Şu anda kim bilir ne tür sorunlar ile baş etmeye çalışıyorsunuz: boşanmak, maddi sorunlardan kurtulmak, yaşadığınız ortamdan kurtulmak, sevdiğiniz insana kavuşmak, size değer veren ve seven insanlar ile olmak, iyileşmek ve daha kim bilir neler istiyorsunuz. Bu isteklerinize kavuşamayınca mutlu olamayacağınızı düşünüyor olabilirsiniz.    

Oysa hayatta mutlu olabilmek için sahip olamadıklarınıza kavuşmaktan çok daha fazlası var. Ama ne yazıktır ki pek çoğumuz kaybetmedikçe sahip olduklarımızın değerini görmeyi başaramayız. Sahip olduklarımızı yitirdiğimizde ise değerini bilmediğimiz için ağlarız.



Haydi, şimdi oturun bir liste yapın. Sahip olamadığınız ya da sizi mutsuz eden sorunları detayları ile listeleyin. Hemen karşısına ise sahip olduklarınızı ve kaybederseniz mutsuz olacağınızı düşündüğünüz değerleri listeleyin. Böylece yaşamınızı biraz daha dengeli bir şekilde değerlendirme şansı bulabilirsiniz. Normalde çoğumuz başkalarının ne kadar güzel hayatları olduğunu, onların sorunları olmadığını, yaşamın diğer insanlar için ne kadar kolay olduğunu düşünür ve kendi hayatımız ile kıyaslarız. Ama bu gözlemde bir eksik vardır. Sizden daha iyi durumda olanlar kadar sizden daha kötü durumda olanlar da olduğunu görebilmeniz gerekmektedir, böylece kendi acılarınızdan bir an için sıyrılabilir ve yaşama başka bir açıdan bakabilirsiniz. Unutmayınız sahip olduklarınızın kaybetmenin anlamını kaybetmeden fark edebilirsiniz.

Yaşamda insanların hep size kötü davrandığını ve kimsenin size destek olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Evet, belki çevrenizde ki insanlar sizi anlamıyor, sizin mutsuzluğunuzu gideremiyor, sizin acılarınızı dindiremiyor, size yetersiz kalıyor.  Hatta belki de sizi yeriyor, eleştiriyor, kızıyor, azarlıyor, aşağılıyor ve sizi daha fazla mutsuzluğa hapsediyor.  Fakat unutmayın sözler, bakışlar, imalar sopa değildir, kemiklerinizi kıramaz, sadece bir insanın sizi onaylamadığı anlamına gelir. Bırakın onaylamasınlar, bırakın sizin değerinizi göremesinler, bırakın sizi anlamasınlar, bırakın sizi sevmesinler. Çevrenizde ki insanların yanlış tavırları sizin hatalı olduğunuz, eksik olduğunuz, ya da yaratılıştan kötü olduğunuz anlamına gelmiyor. Sadece çevrenizdeki insanların size yetersiz kaldıkları anlamına geliyor. Dolayısıyla kendinizi mutsuz ilişkilere mahkûm etmek, çaresiz kalmak ve kaderinize boyun eğmek mecburiyetinde değilsiniz. Herkesin sizi sevmesi, herkesin sizi anlaması, herkesin size değer vermesi gerekmiyor. Bunun için kendinizi üzmek ve sahip olmadığınız şeyler için ağlamak yerine, enerjinizi size değer veren, sizi seven insanlara yöneltin ve onlara hak ettikleri değeri vermeye çalışın. Eğer şu anda hayatınızda böyle insanlar yoksa o zaman o insanları bulmak için çaba sarf edin. Size hak ettiğiniz gibi davranmayanların ardından ağlamak yerine, size hak ettiğiniz gibi davranacak insanlar arayın.

Hayatta kimseniz olmadığını ve yalnız olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Evet, kendi mutluluğunuz söz konusu olduğunda gerçekten de yalnızsınız, hayatınızı düzene koymak için, arzu ettiğiniz gibi bir yaşam kurmak için, kendi mutluluğunuzu sağlamak için kendinize inanmaya ihtiyacınız var, bu konuda tek başınasınız. Yani ayağa kalkıp, güçlü olmak, ne istediğinizi bulmak ve hedefinizi gerçekleştirmek için çalışmak sizin işiniz. Ama oturduğunuz yerden kendinize acımaya ve "ben tek başıma bir hiçim, birisinin yardımı olmazsa hiç bir şey yapamam" şeklinde düşündüğünüz sürece bu mutsuzluktan çıkmanız mümkün değildir.

Yalnızsınız ve yalnız olduğunuzu kabullenmek ile işe başlamalısınız.

Unutmayın, mutluluk bir hedef değildir, bir süreçtir. Mutluluk hareket edebilmektir, korkusuz olabilmektir, kendine güvenebilmektir, ne olursa olsun gene de bir çıkış yolu bulabileceğine inanmaktır. Mutluluk başka bir insanın size verebileceği bir hediye değil, sizin kendi içinizde bulmanız gereken bir duygudur. İstiyorsanız kendi ızdırabınızdan sıyrılmayı başarabilirsiniz. Yani kolları sıvamalı ve kendi mutluluğunuz için kafa yormaya, çaba sarf etmeye, emek vermeye, enerji harcamaya başlamalısınız.

Siz mutlu olmayı başaramıyorsanız, kimse size bunu veremez. Ve mutlu olmak için kendinizden başka hiç kimseye ya da hiç bir şeye ihtiyacınız olmadığını bilmelisiniz. Çünkü mutluluk her yerde, yeter ki siz görmek ve yaşamak isteyin.

16 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
529443224ca3cf129e592db055b14dd2@