Diyanet İşleri Başkanı Sapanca'da konferans verdi

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, giderek tırmanan İslamofobinin, bir nefrete dönüştüğünü bilimsel araştırmaların ortaya koyduğunu belirterek, "Avrupa, Amerika ve İsrail üçgeninde siyasetin ürettiği bir korku var. Bunun bir endüstriye dönüşmeye başladığını hepimiz bilerek hareket etmek durumundayız." diye konuştu.

Sapanca\'daki Güral Otel\'de düzenlenen Yurtdışı Hizmetleri Konferansı\'nda konuşan Görmez, İslamofobi ve sosyal medya konusunda değerlendirmelerde bulundu. İslam dünyasının 19 ve 20. yüzyılın kültür tarihini, din bilimleri ve din sosyolojisi penceresinden ele almaya çalışan bazı akademisyenlerin, 20. Yüzyılı, İslam’ın kriz yüzyılı olarak tanımladığını belirten Görmez, "Bugün 21. yüzyıldayız ve maalesef pek çok müslüman ülke veya toplum, İslam’ı kendi çeşitli ve zengin yorum geleneği içerisinden anlamak yerine, yerel veya küresel etkenlerin neden olduğu çatışmalara, maddi ve insani yokluk, yolsuzluklara bağlı olarak takdim ediyor olmalarından ötürü, büyük bir müslüman topluluğun müşkül durumu, İslam’ın zorluğu, krizi olarak görülebiliyor. 21. yüzyılda İslam dünyasında var olan bu kriz yön değiştirdi. Sorunlar küresel ölçekte daha çok büyüdü. Ulaşım ve iletişimdeki giderek sıkılaşan ve yaygınlaşan imkanlar, etkileşimi ve toplumsal örgütlenmeyi bile etkiler bir konuma geldi." diye konuştu.

"Sosyal Medya Her Bireyin Farklı Düşünmesine Yol Açtı"

İdeolojinin, düşüncenin, sanatın, bilimin ve medyanın görünmez bir zemin üzerinden yükselmeye başladığını anlatan Görmez, söz konusu ideolojilerin, sadece evlere ve bilgisayarlara değil, zihinlere ve kalplere çok daha rahat girmeye başladığını ifade etti. Kitle iletişim araçlarının bilhassa sosyal medyanın, müslümanların azınlık olarak yaşadıkları bölgelerde dahi her bireyin farklı düşünceye sahip olmasına yol açtığını vurgulayan Görmez, şunları söyledi: "Yeni nesil gençlerin bireyselleşmesi ve maddeyi esas alması üzerinden kendini ifade meyili, sanal dünyadan beslenen algı, şekillenen düşünce ve sahip oldukları halet-i ruhiye de keza bu önemli kesim ve tabanla artık klasik iletişim, anlatma ve ikna etme arasında geniş bir mesafe oluşturmuştur. Burada üzerinde durmamız gereken en önemli konulardan bir tanesi yurt dışında yaşayan yeni genç kuşaklara nasıl yeni bir dil ve üslup üretilmelidir? Bu açıdan bakıldığında, bugün din hizmetini sunmak, özellikle farklı zemin ve geleneğin olduğu yurt dışında başarılı olmak, araya giren bu mesafeleri aşmaya bağlı kalıyor."

İslam dininin ve bütün müslümanların içeriden ve dışarıdan olmak üzere 2 büyük sorunla boğuştuğuna şahit olduklarını kaydeden Görmez, "Bütün sorunlar, siyasi sorunların, bilhassa şiddet, savaş ve işgallerden sonra yaralanan bilinçlerin ürettiği bir üründür. İslam dünyasında olup bitenleri tarihte ortaya çıkan mezheplerin çatışması olarak değerlendirmek çok zordur. Şiddet, savaş, terör ve işgallerden sonra yaralanan bilinçlerin, bu dönemler içerisinde ortaya çıkan cehaletlerin meydana getirdiği kavgalar, mezhep rengine bürünerek yoluna devam ediyor. Belki bütün bu konulara sadece siyaset penceresinden bakıp değerlendirmek, daha başka yanlışlıkları beraberinde getirebilir. Bütün dini kurumları, din bilginleri, din mercileri bir araya gelerek, İslam dünyasında insanların neden birbirini katletmeye çalıştığını, bütün mesailerini, zihinsel bütün çabalarını, bütün gayretlerini neden bu konular üzerinde harcadığını tekzip etmek durumundadır." şeklinde konuştu.

"Bu Korkuyu, Nefreti Ortadan Kaldırmak İçin Ortak Çaba Gerekli"

Görmez, İslam\'a ve müslümanlara yönelik ikinci yanlışlığın İslamofobi olduğuna dikkat çekti. 11 Eylül olaylarından sonra giderek tırmanan İslamofobinin, bir nefrete dönüştüğünü bilimsel araştırmaların ortaya koyduğunu belirten Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sadece kendi doğal şartlarında ortaya çıkan, insanların durup dururken sahip oldukları bir korku ya da nefret değildir. Artık bilimsel araştırmalar da ortaya koymaktadır ki, Avrupa, Amerika ve İsrail üçgeninde siyasetin ürettiği bir korku var. Bunun bir endüstriye dönüşmeye başladığını hepimiz bilerek hareket etmek durumundayız. Bütün bunlarla birlikte elbette İslam’a ve müslümanlara yönelik bu korkuyu, nefreti ortadan kaldırmak için bütün dini kurumların bir araya gelerek ortak bir çaba içerisinde olmaları gerekiyor."
10 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]