"Arkadaşımızın cesedi sallanırken çalıştık"

Evrensel Gazetesi\'nin bugünkü haberinde Toyoto Fabrikası işçilerinin şok iddiaları yer aldı. İşte işçilerin o iddiaları.
 
“Sıfır hatayla, bandı hiç durdurmadan, sürekli artan bir tempoyla adeta kamçıyla çalışacaksın!” Toyota üretim sistemini böyle anlatıyor işçiler. Öyle ki geçen yıl intihar eden bir işçinin, savcı gelene kadar fabrikada asılı kalan cesedi bile durduramamış üretimi. “Arkadaşımızın cansız bedeni orada öyle asılıyken bile çalışmaya devam ettik” diyor işçiler. Performansa dayalı ücret politikasının uygulandığı Toyota’da işçiler, rapor almamak, mazeret izni kullanmamak gibi kriterleri yerine getirse bile son söz amirin. Kaizen vermezsen performansın düşer, spora katılmadın, tuvalete gittin, su içtin eksi puan... Her an “Sen bilirsin yıl sonu performansını unutma” baskısı altında çalışıyorlar.
 
Toyota’nın reklamlarında kullandığı temel sloganlardan biridir “Toyota, çıkarım senle her yola.” Bu sloganla akıllara kazınmak istenen, markaya duyulan güvendir. Reklamların baş karakterleri de çocuklardır. Geleceğe güvenle bakmayı imgeler çocuk. Sakarya’da kurulu fabrikasını tanıtan sitede de güven vurgusu ön planda tutulur: “Tüm çalışanlarımız, iş ortaklarımız ve toplumla temeli güvene dayanan ilişkiler sürdürmek.”  Sözlük anlamı “korku ve kuşku duymaktan uzak olmak” olmak anlamına gelen “güven”, Toyota’nın her reklamının ve tanıtımının baş vurgusu. Ancak Toyota’nın işçileri için güvenin yeri yok. Onlar için bel, boyun fıtığı, menüsküs olana kadar zorlanmak; hasta olunca da işten çıkmaya zorlanmak var. ‘Toyota Üretim Sistemi’yle diğer işçilerle rekabet etmek, intihar eden bir arkadaşları ipte sallanırken zorla çalıştırılmak var. Şimdi sözü Toyata işçilerine veriyoruz...

\'ARKADAŞIMIZIN CANSIZ BEDENİ ASILIYKEN BİLE ÇALIŞTIK\'

“Sıfır hatayla, bandı hiç durdurmadan, sürekli artan bir tempoyla çalışacaksın!” Toyota Üretim Sistemi’nin özünün bu olduğunu anlatıyor işçiler. İşçinin makinenin bir parçası gibi görüldüğünden, yorgunluk, rahatsızlık, üzüntü gibi duygularının hesaba katılmadığından yakınıyorlar. Bu durumu anlatmak için verdikleri örnek söyleyecek söz bırakmıyor.

7 Eylül 2012 tarihinde fabrikanın Boyahane bölümünde çalışan evli ve bir çocuk babası 6 yıllık işçi Yücel Semih Akdolun, çalıştığı bölümde intihar eder. Sabah vardiyasına gelen arkadaşları Akdolun’u asılı bulurlar. Borç nedeniyle intihar ettiği söylenir ama nedenini tam olarak öğrenemez işçiler. Gece vardiyasından çıkan Akdolun servise binmez, ‘bir şey unuttum’ diyerek geri döner, iş elbiselerini giyer ve fabrikada yaşamına son verir. Arkadaşlarının cansız bedeni ile karşılaşan işçiler şoka girmiştir. Sadece onu asılı gören işçiler revire gönderilir, savcı gelip inceleme yapana kadar arkadaşlarının cansız bedeni fabrikada kalan işçiler, bantta çalışmaya zorlanır. Hat hiç durmaz ve çalışma olağan şekli ile devam eder.

Bu duruma isyan eden 11 yıllık Toyota işçisi “Arkadaşımızın cansız bedeni orada öyle asılıyken bile biz çalışmaya devam ettik. Toyota’da işçinin hayvan kadar değeri yok” diyor.

HAMDİ BEY’LE PAZARLIK!

Rahatsızlanan işçilerin işten çıkmaya zorlandığını ve böylece firmanın işçi çıkarmayan bir şirket olarak anıldığını anlatıyor işçiler. 11 yıllık işçi “Bel, boyun fıtığı gibi rahatsızlıkları olan ve uzun süreli istirahat alan işçiler ‘kara listeye’ alınıyor. Çokça baskılar yaşıyorlar, hafif işlere verilmeleri gerekirken bazen en zor bölümlere veriliyorlar ki kendileri ayrılsın. Bir işçi rapor aldıysa onun evine muhakkak amir gidiyor. ‘Geçmiş olsuna geldik’ diyorlar ama aslında kontrole gidiyorlar” dedi. Toyota İnsan Kaynakları Bölümü’nün bu konuda ilginç bir uygulaması var. İşten çıkarılması gündeme gelen işçi İnsan Kaynaklarına çağrılarak kıdem ve ihbar tazminatının yanı sıra çıkışları özendirmek için teşvik veriliyor. İşçiler bu uygulamayı bir televizyon programında yayınlanan ‘Var mısın, yok musun’ adlı yarışma programına benzetiyor. O nedenle bu durumda olup, İnsan Kaynaklarınca çağrılan işçilere ‘Hamdi Bey’e gitti’ diyorlar kendi aralarında. 8 yıllık işçi “tıpkı yarışma programındaki gibi bir pazarlık yaşanıyor. Kıdem ve ihbarın üstüne 8 maaş, 10 maaş fazladan veriyorlar bu pazarlıkla. Böylelikle fabrika işten çıkarmamış, işçi kendi isteği ile çıkmış oluyor” diyor.

ADETA KAMÇIYLA ÇALIŞIYORSUN

İşçiler saat 7.00’de işbaşı yapıyor. Servislerden 6.30’da inen işçiler, hızlı adımlarla soyunma odalarına yol alır, iş kıyafetlerini giyer. Saat 06.53’te bir anons sesi duyulur, her günkü alışkanlıkla yuvarlak oluşturur işçiler ve bir hoca nezaretinde kültür fizik hareketleri başlar. Sabah sporu 7 dakikadır. Ne eksik, ne fazla. Öğlen paydosunda da aynı seremoni tekrarlar. Tek bir farkla öğlen sporu 5 dakikadır. Sabah ve öğlen sporuna katılmama şansları yoktur işçilerin. Bu, performanslarına yansır. Performans ise yıllık zamma. 11 yıldır aynı seremoni ile iş başı yaptığını anlatıyor bir Toyota işçisi “Bu kültür fizik hareketleri işe de yarıyor. Uyku mahmurluğunu atıp, daha bir dinç başlıyorsun işe” diyor. 2002 yılında büyük bir heyecan ve hevesle işe başlamış Toyota’da. Çalıştığı bölümde yapmadığı iş kalmamış. Ama kendi deyimiyle çok şey de götürmüş ondan geçen 11 yıl. Çok değil işe başladıktan üç yıl sonra sürekli aynı işi yapmaktan boyun fıtığı olmuş. Fizik tedavi de kâr etmemiş, ‘hafif işte çalışmalıdır” raporu almış. Fabrikada kullanılan adıyla ‘offline’ olmuş ve hattan alınmış.

ROBOTTAN BİLE HIZLI

Henüz 35 yaşında olan işçi kendisini bu duruma getiren koşulları şöyle anlatıyor: “Üzerinden günde 16-17 tonluk yük geçiyor. Adeta kamçı ile çalışıyorsun. Sürekli tempo, ‘hadi arkadaşlar, hadi’, sürekli böyle. Saniyelerle yarışıyorsun. Sen robot değilsin ki. Ama bazen robottan bile hızlı oluyorsun. Düşünün, Cuma akşamı artık son saatler. Tamam, bu hafta da bitti diyorsun. Son 10 dakika kala takım lideri geliyor yanına yarına mesai var. ‘Ama benim planım var. Ailemle bir yere gideceğim’ diyemezsin. Dersen hemen hatırlatır. ‘Sen bilirsin yıl sonu performansını unutma’. Biz böyle bir baskı ortamında çalışıyoruz.”

İŞÇİ: BENİM KINA GECEM VAR AMİR: SANA MI YAKACAKLAR

8 yıllık bir Toyota işçisi Toyota Üretim Sistemi’ni deney laboratuarına benzetiyor. ‘İnsanlar üzerinde adeta deney yaptılar’ diyen işçi sözlerini şöyle sürdürüyor “Toyota’da rahatsızlansan rapor alamazsın, mazeret izni alamazsın. Komik gelecek ama bu fabrikada biz şu sözleri duyduk.
İşçi: Evleneceğim, kına gecesi var
Amir: Kınaya gitme sana mı yakacaklar
İşçi: Çocuğum hasta hastaneye götüreceğim
Amir: Komşuya söyle o götürsün.
Şaka gibi değil mi? Ama bunlar şaka değil gerçek.”

TUVALETE GİDEMEZSİN SU İÇERSEN YANARSIN

Toyota Üretim Sistemi “gereksiz kaynak kullanımlarının yok edilmesi ve verimliliğin artırılması” olarak tanımlanıyor. Peki bu işçiye nasıl yansıyor? 8 yıllık bir Toyota işçisi anlatıyor: “Kalite hattında çalışıyorsun 80 saniyede bir arabayı kontrol edeceksin. Senin görmediğin bir noktadan amir seni izliyordur ama sen farkında değilsindir. Hattı terk ettin ve su içmeye gittin 10 saniye zamanını aldı bu ama işi kaçırmadın kontrolü tamamladın. Ertesi gün arabayı 70 saniyede kontrol edeceksin demektir. Zaten hattı bırakıp, tuvalete falan gidemezsin yerine biri gelecek ki ancak o zaman gidebilirsin.”

BULDUM! 3 SANİYE BOŞLUK VAR!

Toplam Kalite Yönetimi uygulamalarının ana vatanı Japonya olunca, Toyota’da da Kaizen’ler (sürekli iyileştirme), 5S (Sınıflandırma, Düzenleme, Temizlik, Standartlaştırma ve disiplin)”, QCC gibi kavramlar işçilerin hayatının da en önemli parçası haline gelmiş durumda.

Kalite çemberleri ve gruplarında yer almak, öneriler vermek aynı zamanda performansı da doğrudan etkiliyor. Her işçinin ayda 4 öneri vermesi ise zorunlu. 11 yıllık işçi “bu fabrikada ‘10 kişinin yaptığı işi 8 kişiye nasıl düşürürüz’ konulu eğitimler bile verildi. Aslında işçi kendi sonunu kendisi getirdi. Herkes birbirini takip eder, birbirinin açığını kollar hale geldi. İşçi arasındaki rekabet gün geçtikçe arttı ve artmaya da devam ediyor” diye konuşuyor. Fabrikada ‘adam azaltma’ isimli bir grup olduğunu kendisinin de bir süre bu grupta yer aldığını söyleyen başka bir işçi “Bir gün ofiste çalışıyorum kaynağın grup lideri geldi. ‘buldum’ diye içeri girdi. Hatta çalışan bir işçinin 3 saniye boşluğu olduğunu bulmuş. ‘Bir vardiyada 17 dakika yapar’ dedi. Yani amaç belli maksimum işi minimum adamla yapmak” diye konuşuyor.

PERFORMANS REKABETİ DOĞURUYOR

Toyota’da performansa dayalı ücret politikası uygulandığını aktaran Toyota işçileri performansı belirleyen kriterlerin başında istirahat almamak, mazeret izni kullanmamak, işe geç gelmemek ve ayda en az dört Kaizen vermek olduğunu söylüyor. Tüm bu koşullar yerine getirilse de asıl belirleyici olan amirlerin değerlendirmeleri. Toyota’da ücret zammı yıllık yapılıyor. İşçiler performans ölçümlerinin ardından A, B, C, D ve E gruplarına ayrılıyor. A en yüksek zammı alıyor, D ise sıfır zam. E alan işçi işten atılma potasına giriyor.

8 yıllık Toyota işçisi şöyle devam ediyor: “Performans uygulamasının kendisi son derece adaletsiz. Sonuçta belirleyici olan amirler. Performans en önemli silah.Yıllık zam alıyorsun ve her şey de karşına çıkıyor. Kaizen vermezsen performansın düşük çıkar, spor yapmazsan eksi puan. İşte bunların hepsi de işçi arasında rekabeti doğuruyor.”

TOYOTA’DAN YANIT

Konuya ilişkin görüşlerini aldığımız Toyota İnsan Kaynakları Müdürü Tansu Topdağ, fabrika olarak işçi sağlığı, iş güvenliği ve meslek hastalıkları ile ilgili ciddi bir hassasiyet içerisinde olduklarını ileri sürerek, gerekirse konuya ilişkin belgeler de sunabileceklerini kaydetti. Telekonferans yöntemiyle görüştüğümüz Topdağ, konuya ilişkin sağlıklı değerlendirmeyi fabrika avukatı Mete Yanar’ın yapabileceğini sözlerine ekledi.

Meslek hastalıklarıyla ilgili hali hazırda fabrika aleyhine açılmış 6 dava olduğunu söyleyen Yanar da bu davalardan biri hariç beşinde mesleki ve güç kaybının yüzde 0 olarak tespit edildiğini sadece bir davada yüzde 23’lük bir mesleki ve güç kaybı tespiti olduğunu, yapılan itirazlarının ve bilirkişi incelemesinin ardından bu durumun da yüzde 0 olarak tespit edildiğini kaydetti.

Fabrikada intihar eden Yücel Semih Akdolun’un intiharının fabrika ile bir ilgisinin olmadığını savunan Yanar, savcı gelene kadar olay yerinde her hangi bir şeye dokunmalarının mümkün olmadığını söyledi. İntihar olayının gerçekleştiği yerin üretim alanıyla ilgisinin olmadığını, üretim sahasından görülmesinin ise mümkün olmadığını aktaran Tansu Topdağ “Zaten jandarma geldikten sonra olay yerine şerit çekilmesinin ardından biz bile içeri alınmadık. Olay yerini dışardan kimsenin görmesi de mümkün değil. Üstüne üstlük kapı açılsa bile içerideki görme şansı yok. Tabi ki arkadaşlarımızın üretimin devam etmesine ilişkin yaşanan moral bozukluğuna dair eleştirileri olabilir. Buna ilişkin yorumu yapmak ise benim yetkilerimin dışındadır” diye konuştu.
 
Kaynak: Evrensel Gazetesi
11 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]