Abbas Güçlü, köşe yazısında SAÜ'yü övdü

Milliyet Gazetesi'nin deneyimli yazarı ve Kanal D'de ekrana gelen Genç Bakış programının sunucusu Abbas Güçlü, bu haftaki köşe yazısında Sakarya Üniversitesi'nden övgüyle bahsetti.

"Üniversite sıralamaları kopan fırtınalar..." adlı yazısında, Güçlü şu ifadeyi kullandı:

"Sakarya Üniversitesi. Avrupa Kalite Ödülü’ne aday olan üniversitelerimizden biri. Kampüsüyle, öğretim kadrosu ve araştırmalarıyla fazlasıyla dikkat çeken bir üniversite, ancak 50 binin üzerindeki öğrenci sayısı nedeniyle hiç hak etmediği bir sırada yer alıyor. Tıpkı üç beş bin öğrencisi ve devasa bütçesiyle ön sıralarda yer alan üniversiteler gibi..."

İşte Abbas Güçlü'nün o yazısı:


Üniversite tercihleri başlamak üzere. Bu yüzden üniversite tanıtımlarından geçilmiyor. Ve hemen hemen hepsi de en iyisi biziz diyor.
Peki, doğru olan ne?
Kim kime göre daha iyi?
Daha da önemlisi, hangi kritere göre en iyisi onlar?
Ve peş peşe açıklanan üniversite reyting sıralamalarından doğru olan hangisi?
Her sıralamaya olduğu gibi, üniversitelerin başarı sıralamasına da eleştiriler var.
Umduklarından daha da iyi bir sırada olanlar hallerinden memnun. Ama popülariteleriyle, sıralamadaki yerleri taban tabana zıt üniversiteler ya suskunlar ya da kriterleri objektif bulmuyorlar.
Gelin bir de şu kritere göre sıralama yapın, bakın her şey nasıl da değişecek diyorlar...
Gerçekten de kriter sayısı arttıkça ya da farklılaştıkça sıralamalar da değişiyor. Ama yeni kriterler esas alındığında, kesinlikle onlara da karşı çıkanlar olacaktır.
Öğrenci sayısı pek çok üniversite için handikap. Öğrenci sayılarının azlığı nedeniyle çok ön sıralarda yer alan üniversiteler gibi, sırf öğrenci sayısı yüzünden çok arka sıralara düşen üniversiteler de var.
Örneğin Sakarya Üniversitesi. Avrupa Kalite Ödülü’ne aday olan üniversitelerimizden biri. Kampüsüyle, öğretim kadrosu ve araştırmalarıyla fazlasıyla dikkat çeken bir üniversite, ancak 50 binin üzerindeki öğrenci sayısı nedeniyle hiç hak etmediği bir sırada yer alıyor. Tıpkı üç beş bin öğrencisi ve devasa bütçesiyle ön sıralarda yer alan üniversiteler gibi...
Bütün dünyada dikkate alınan önemli kriterlerden biri de doktora yapan öğrenci sayısı. Bizde de öyle. Ama gelin görün ki YÖK öyle üniversitelere doktora izni ve abartılı kontenjan verdi ki hiçbir manası kalmadı. Üstelik haksız rekabet ortamı da yaratarak. Yani hak edenlere değil de hiç hak etmeyenlere bu izni vererek.
Örneğin daha mezun vermeyen bir üniversiteye doktora eğitimi için izin verilir mi? Dünyanın hiçbir ciddi ülkesinde verilmez ama biz de veriliyor!..
Aslında en doğru sıralama, fakülteler bazında yapılan sıralama olacaktır. Ama bunun için de yeterli veri bulunmuyor.
Mezunların mümkün olan en kısa sürede yüksek maaşla iş bulabilmeleri, dünyanın en iyi üniversitelerine yüksek lisans ya da doktora için kabul edilmeleri, ÖSS giriş puanları ve en önemlisi de bilimsel eserlerin uygulamaya dönüşü ve ülkeye katkıları. Bunların hepsi de birer kriter olabilir. Tıpkı çıkarttığı bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, holding patronu, sanatçı, yazar, çizer, futbolcu ve diğer mezunları gibi...
Listelerde öyle ya da böyle oynamalar olabilir. Ama sonuçta bir fikir veriyor.
Gönül ister ki bu tür sıralamalar çok daha fazla yapılsın ve farklı bakış açıları getirilsin. Ama olabildiğince bağımsız ve objektif listeler hazırlanarak. Ve listelerin hazırlanmasına herkes katkı sağlamalıdır.
Ulusal ya da uluslararası herkesçe kabul edilebilir akreditasyonlar, üniversiteler için olmazsa olmazların başında geliyor. Popülizm gelip geçer ama onlar kalıcı.
Ve maalesef bizim dünyanın en iyi üniversiteler sıralamasına giren üniversite sayımız bir elin parmakları kadar değil.
Özetin özeti: En iyi üniversiteden çok, sizin için en doğru üniversiteyi bulmalısınız...
8 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]