Başkanın başlattığı ve Vâli’nin sürdürdüğü süreç sonunda başörtülü olan belediye meclis üyesi ise; tabii hakkını savunarak halkın da kendisini desteklediği hâliyle kalmak yerine peruk takarak toplantıya katılmayı tercih etmiştir. Vâliliğin görüşünü anlamsız bulduğunu ifade eden meclis üyesi, ancak kendisini “ikinci bir Merve Kavakçı krizi olmasın diye erdemli davrandığını” belirterek garip bir savunma yaptı.
Ve kutsal yöneticilik, Türk Devlet sisteminin en yüce mevkii olan Cumhurbaşkanlığı Makamı. 2 yıl öncesinde seçim sürecinde koparılan fırtınalar hala dinmemiş gözükmektedir. Taraf gazetesinde çıkan bir habere göre Genelkurmay’ın, Abdullah GÜL’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden iki ay sonra, eşinin başörtülü olmasından dolayı kabul töreni ve diğer törenler için yeni bir protokol kuralı hazırladığı ortaya çıktı. Hatırlanacağı gibi geçen ay Başbakan’ın eşinin de oğlunun yemin törenine katılacağı söylenmiş ama kışlada başörtüsü yasağından ötürü törene gidememişti. Taraf’ın haberine göre tüm birliklere gönderilen protokol kuralında, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün eşi ima edilerek, “türbanlıların askerî hastahâne ve tesislere alınmaması” isteniyor. Protokole, “türbanlı eşlerin ve DTP’lilerin davet edileceği belirtilerek, 29 Ekim, 23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerine gidilmemesi” emrediliyor. Raporda dikkat çekici diğer bir husus da “törenlerde başörtüsüne / türbana hiçbir şekilde izin verilmemesi” ifadesinde görüldüğü gibi, aslında başörtüsü / türban ayrımının tamamen bir yalandan ve sahtekârlıktan ibaret olduğudur.

Başörtüsüne hakaret ve hazımsızlığın yanında Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerîm’e karşı saygısızlık bu seferde kendisini Kıbrıs yönetiminde gösterdi. Dinî bilgilerini öğrenmek isteyen Kıbrıslı çocuklar, dinî eğitim vermek amacı ile 32 okulda açılan Kur’an Kurslarına iştirak etmişlerdir. Bu duruma içerleyen ve kinlerini kusmak isteyen bir grup sendika mensubu, “Kıbrıs’a şeriat düzeni geliyor, bu okullarda Atatürk ilke ve inkılâpları dışında hiçbir maksatla eğitim verilemez” gibi saçma, yavan ve de basit gerekçelerle yaygara koparmanın peşindedirler.
Kursların verilmesini destekleyen “Demokratik Haklar ve İnançlar Platformu” da, öğretmenler sendikasına karşı bir bildiri yayımladı. Sendikaların kurslara engel olmasını, “dağdan inme bir hareket” diye değerlendirirken, “sendikaların yapmış olduğu bu gibi faaliyetler halk içinde bölücülük, ayrışma ve tartışma çıkarmaya yönelik hareketlerdir” ifadesi kullandılar. Bu gönüllü hak davası savunucularının tespitine can-ı gönülden katılıyoruz ve yapmış oldukları savunmaya tebrik ve takdirle mukabelede bulunuyoruz.

Din, günün birinde elbet hâkim olacaktır. Gayret, çaba ve iştirak ise elbette bizlere düşer. Bu mukaddes mücadelemizde en büyük yardımcımızın Rabbimizin olması temennisi ile…
Son olarak Konya İnanç Özgürlükleri Platformu’nun tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesinde 100. haftayı geride bırakması vesilesiyle Konya’daki kardeşlerimize selamlarımızı gönderiyoruz. Kayıtsızlığın hüküm sürdüğü bir süreçte, her türlü adaletsizliğe ve zulme karşı tavır almayı, direnişi Konya’da da bir mektebe dönüştürmeyi amaçlayan kardeşlerimizin çabaları bizi onurlandırmaktadır. Kendilerinin de ifade ettiği gibi “Tepkisel reflekslerin, devamlı bir direniş haline dönüşmemesi, uzun vadede zalimin zulmüne gizli bir destek ifade eder.” Bu tespitten hareketle mücadelelerini 100 haftadır sürdürerek devamlı bir direnişe dönüştüren kardeşlerimize sesleniyoruz:
Konya’ya selam, direnişe devam! Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şûbesi Bahaeddin Kuruoğlu