14 yıldır kendi yaptıkları ahşap evde kalıyorlar

17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Marmara Depremi\'nde en büyük hasarı gören binlerce vatandaşın hayatını kaybettiği Sakarya’da insanlar o günü dün gibi hatırlıyor.

Depremden sağ kurtulan birçok vatandaş o yıllarda Adapazarı’nı terk ederken geride kalanlar hayatlarına devam etmeye çalıştı. 17 Ağustos’ta saatler 03.02’de büyük gürültünün ardından sarsıntı ile uyanan Sakaryalı ailelerden Coşkun ailesi, 14 yıldır deprem olacak korkusu ile deprem sonrası yaptıkları ahşap evde yaşamaya devam ediyor.

8 ay çadırda yaşadılar


Depremin yıkıcı etkisi sonrası Ozanlar Mahallesi’nde 5 katlı bir binanın 5’inci katında oturan Coşkun ailesi, deprem sonrası 8 ay çadırda yaşadı. Ağır kış şartlarında çadırda tam anlamıyla sefalet çektiklerini anlatan Ünzile Coşkun, oğullarının kendilerine ait arazide bir ahşap ev yaptığını ve o günden beri burada yaşadıklarını anlattı. Tabiat ile iç içe ağaçların dekor olarak kaldığı evde kocası ve iki oğlu ile birlikte yaşayan Ünzile Coşkun, sık sık yakınlarını evinde ağırladığını ve bir daha asla bir binada oturmayacağını söyledi. Bahçesinde çeşitli hayvanlar besleyen ve kendi ürününü kendi yetiştiren Ünzile Coşkun depremde evlerinin yıkılmadığını ancak yaşadıkları korkunun kendisini ve ailesini burada yaşamaya ittiğini söyleyerek hayatlarından gayet memnun olduklarını ifade etti.

Deprem gecesini anlattı


Deprem anını dün gibi hatırlayan babaanne Ünzile Coşkun, şöyle konuştu: “Çocuk ağlıyordu. Kalktım. Çocuğa süt ısıttım getirdim verdim. Böyle boz bulanık bir şey vardı yağmur yağacak zannettim kapıyı camı örteyim derken sallanmaya başladık. Buhar gibi kırmızı bir şey saçıldı böyle pis bir kokunun ardından elektrikler kesildi. Sallanmaya başladık. Elimle çocuğun üstüne kapandım. İki günlük bebekti. Ha kalktım kalkacağım derken çevriliverdim üstüme düştü. Kalktım çocuğu aldım komşular seslendi \'deprem oldu\' diye. Ben kıyamet sandım. Böyle deprem olmaz dedim kıyamet kopuyor zannettim uzun sürmese dedim. Ondan sonra çocuğu aldım anasıyla babasına aşağıya inin dedim. Bende kapıda kaldım bir ayağım kapıda bir ayağım eşikte öyle kaldım. Aşağıya indik merdivenler ayrıktı. Çocuklara dedim ki Sait, Hasan, Hüseyin hepsi de buradayız dediler. Sonra buraya geldik. Gelişimiz o oldu. Bir daha binaya çıkmadık. 5’inci kattaydı dairemiz. 8 ay çadırda kaldık. Tam anlamıyla rezillik çektik. Kış kıyamet içerisi çamur güneş açtı mı sıcak oluyor. Dışarıya çıkıyorsun soğuk oluyor. 8 ay çok rezillik çektik. Kimse bizimle ilgilenmedi. Ondan sonra çocuklar bu evi yaptı. 8 aydan sonra buraya girdik burada da kaldık. Tavuklarla köpeklerle iyi kötü ömrümüz gelip gidiyor.”

Ünzile Coşkun’un gelini olan ve deprem öncesinde Adana’dan Adapazarı’na gelen 31 yaşındaki Fatma Coşkun ise deprem günü iki günlük bebeği olduğunu anlatarak şunları söyledi: “Şu an çocuğum 15 yaşında. Lise bire başlayacak. Allah’a çok şükrediyorum. Çocuğumu o arada kaybedebilirdim. En son Çanakkale’de meydana gelen depremde bir korku hissettim. Yerde oturuyordum. O an yeniden bir deprem korkusu geldi ama sonra geçti. Depreme alıştık diyebiliriz artık” Coşkun, kendisinin hâla çok katlı bir binada mecburen yaşamaya devam ettiğini imkanı olsa kendisinin de böylesine bir evde yaşamayı tercih edeceğini söyledi.
10 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]