AKP'li Şaban Dişli'den Açıklama

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, siyasi belirsizliğin bu ayın sonunda yada önümüzdeki ayın ilk haftasında sona ereceğini öngördüklerini belirterek, "AK Parti'nin kapatılmayacağını ümit ediyoruz" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Şaban Dişli, Orman Park'ta gazetecilerle yaptığı kahvaltılı toplantıda ülke gündemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti'nin kapatılması beklentisi içinde olmadıklarını belirten Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, "Bize yabancı yatırımcılar geliyor. En kötü senaryo nedir? Parti kapatılacak, siyasi yasak gelecek vesaire. Halkın AK Parti'ye desteği müthiş şekilde devam ediyor. Niye? Çünkü programımızdan hiç sapmadık. Birlik ve beraberliğimizi hiç bozmadık. Sadece parti içinde değil, tüm kurumlarla birlik ve beraberliğimize devam ettik. Yerel yönetimler ve üniversitelerimizle çok iyi bir işbirliği içindeyiz. Tabi ki de her zaman planlarımız var. AK Parti'nin başarısı, çok büyük bir tankeri yarış motoru hızıyla çevirebilmesinden kaynaklanıyor. Bu, Başbakan'a olan güven ve devlet adamlığından kaynaklanıyor. Başbakanımız da zaman zaman açıklıyor. A, B ve C planlarımız var; ama bunlar ihtiyaç duyulduğu zaman devreye sokulacak. Aksi halde bir plan olarak kalacak şeylerdir. Şu anda hiçbir parti oluşumu yok; ama dediğim gibi yeni bir parti oluşumuna inşallah Türkiye ihtiyaç duymayacak. Duyarsa da çok çabuk halledilebilecek bir mesele. Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı açıklanana kadar böyle bir şey yokmuş denilebilir. Bence kapatma davası Türkiye'nin gündeminden hızla düşecek. Bazı çevrelerin beklentilerinin aksine biz oldukça ümitkarız. Ümitkar olmamızın sebebi bölgede önemli konulara aracılık ediyoruz. Kapatılacak beklentisi içinde değiliz" dedi.

Siyasi belirsizliğin bu ayın sonuna yada önümüzdeki ayın ilk haftasına kadar ortadan kalkacağı beklentisi içinde olduklarını belirten Dişli, "Anayasa Mahkemesi raportörü raporunu yazdı. Bugün yada yarın Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın davanın görüşüleceği günü belirleyeceğini düşünüyoruz. Biz kaldığımız yerden devam edeceğiz. Kapatma davası açılmasından sonraki bir haftalık süreçte belki parti yada hükümet açısından sıkıntılı bir dönem yaşandı. Başbakanımızın bu konuda üç önemli açıklaması vardı. Birincisi Türkiye kazanacaksa, biz kaybetmeye hazırız. İkincisi teknik bir ekip kurmaktı. Sadece bu teknik ekip bu konularda konuşsun ve çalışmalarını yapsın. Teknik ekip dışında herkes planlı çalışmalarına devam etsin. Bu konuda herhangi bir eleştiri yapılmasın. Biz hiçbir şey olmamış gibi çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu konuda gençlik ve kadın kolları kongrelerimizi yaptık. Ağustos ayında kapatma davası sonuçlanınca, Meclisi tatile sokup ilçe kongrelerimize devam edeceğiz. Yerel yönetim seçimlerinden sonra il kongreleri ve büyük olağan kongremizi yapacağız. Parti teşkilatlarımız ve hükümetimiz hiç.bir şey olmamış gibi çalışmalarına devam ediyor. Bu teşkilatımızca da çok iyi bir şekilde özümsendi ve Türkiye'nin morali açısından çok önemliydi" diye konuştu.

Dünyada likitide krizi yaşandığını belirten Dişli, "Türkiye'nin ekonomisini değerlendirirken dünyadaki ekonomik gelişmelerden bağımsız olarak düşünemeyiz. Amerika'daki ipotek kredilerinin yavaş yavaş sıkıntıya girmesiyle bütün dünyada likidite krizi ortaya çıkmaya başladı. Bu da finansal piyasaları allak bullak etti. İşin ilginç yanı bu mali krizin derinliği ve boyutunu kimse hesap edemiyor. Bu kadar şeffaf olması gereken Amerika'da bile toplam maliyetin ne olacağı ve bu işin ne kadar süreceğini hesap edilemiyor. Son IMF raporuna göre bugüne kadar ki bilinen zarar 945 milyar dolar. İlk başlarda bu krizin maliyeti 250 milyar doları bulur deniyordu. Şu andaki maliyet 945 milyar dolar. En büyük korku Amerikan ekonomisinin resesyona gireceği tartışmalarıdır. Amerikan ekonomisi resesyona girerse gelişmiş ülkeler de resesyona girecektir. Çünkü dünyadaki toplam üretimin yüzde 20'si Amerika'da tüketiliyor. Gelişmekte olan ülkeler de Amerika'daki durgunluktan etkilenecek olma korkusu var. Önümüzdeki süre içinde Amerika iki büyük bankayı kurtardı. Bunlar ipotek kredisi veren bankalardı. Bunların batık kredilerin dışında bir de kendilerini fonlamak için ihraç ettikleri bonolar var. Bunların 400 milyar dolarını Çin, 200 milyar dolarını da Japon ve Kore bankaları satın almış. Bu bankalara bir şey olursa onların da 600 milyar dolarlık zararı ortaya çıkacaktır. Amerika, son zamanlarda bu iki bankayı kurtardı. Bunların yanında dünya ekonomisinde enflasyon artışı gözleniyor. Amerika'da çekirdek enflasyon (enerji, gıda fiyatları hariç) yüzde 5.7'ye çıktı, Avrupa'da ise yüzde 4'lere ulaştı. Dünya ekonomisinin küçüleceği yada büyüme hızının düşeceği beklentisi var. Dünyadaki petrolden kaynaklanan likidite fazlası nedeniyle ve Japonya'da faizlerin sıfır olması ve Amerika'daki düşük faizler nedeniyle kredi verebilecek yer aradılar ve dolayısıyla çok düşük riskli enstrümanlara sigorta şirketlerinin garantisiyle kredi vermeye başladılar. Amerika'da daha sonra 2004 yılından itibaren faizler 5.25'e kadar artınca 100 dolar ipotek kredisi ödeyen işçi faizler artınca bunu ödeyemez oldu. Faizler arttı ama işçilerin geliri artmadı. Kriz 2007 yılından itibaren hissedilmeye başlandı. Beklenti Amerika'da önümüzdeki günlerde 2000 yılında Türkiye'de yaşadığımız gibi bankacılık krizi çıkacağı ve büyük bankaların art arda batabileceği ihtimali var. Belirsizlik ve işin ne kadar kötüye gideceği konusundaki belirsizlikler halen devam ediyor" dedi.

BÜYÜME YÜZDE 6 OLACAK

Dişli, dünyada yaşanan krizinin Türkiye'ye yansımaları olduğunu ifade ederek, "Bugüne kadar yapısal reformların devam etmesi nedeniyle, eskiden olduğu gibi sıcak para olasın. Teknik ekip dışına takip edilen para kaçışı olmadı. Türkiye'ye gelen kaliteli sermayenin başlarda biraz çıkış yapmasına rağmen şu anda direniyor. Borsanın bundan daha fazla düşemeyeceğini görüyoruz. Çünkü borsada işlem gören büyük şirketlerin çoğunun yabancı ortağı var. Yabancı ortaklar da hisselerini belirli bir seviyenin altına düşürmemeye çalışıyor. 22 Temmuz seçimlerinden sonra Merkez Bankası faizlerde bir takım düşürme yaptı. 6 aylık sürede sabit kaldı. Fakat kapatma davasından sonra 0,50 artış oldu. Merkez Bankası tahminlerine göre enflasyon baskısı nedeniyle 2008 yılının son çeyreğine kadar faizler artmaya devam edecek. Gelişmeler çerçevesinde 2009 yılından itibaren faizleri düşürmeye başlayacaklar. Enerji arzındaki sorunlar ve enerji fiyatları baskı oluşturuyor. Petrol en son 145 dolar seviyelerine çıktı, şimdi de 138 dolarlara düştü. İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış ve emtia fiyatlarındaki artışın devam edeceği yönündeki beklentiler, Merkez Bankası'na yeni hedef belirletti. Şu ana kadar en büyük bozulma enflasyon hedefinde oldu. Gerçi 2007 yılında biraz artış gösterdi, sonra düşmeye başladı ama beklentiler nedeniyle kapatma davasından sonra siyasi belirsizliğin ne olabileceği konusundaki sıkıntıları deklare etmeye başladılar ve enflasyon hedeflerini değiştirdiler. Ticaret dengesine bakıldığında fiyat artışları nedeniyle ithalatımızdaki artış çok yüksek oldu. İhracatımızın 127 milyar dolara çıkmasına rağmen, dış ticaret dengesindeki bozulma devam ediyor. Dolayısıyla da cari açıktaki artış ve artış hızı artmaya devam ediyor. Türkiye için önümüzdeki en önemli sorun cari açığı nasıl engelleyeceğimizdir. Başbakanımız başkanlığında ekonomik koordinasyon toplantıları yapılıyor. Önümüzdeki dönemin konusu cari açık olacak. Yerli üretimi nasıl arttırabiliriz. Türkiye'nin bazı anlaşmaları da var, ithalata çok fazla bariyer koyamıyorsunuz ama Çin ile ilgili konularda bazı tedbirlerin alınması gerekiyor. İlgili bakan ve Başbakanımızın bu konuda talimatları var" diye konuştu.

Enerji projelerinin Türkiye içi çok önemli olduğunu belirten Dişli, "Hidroelektrik projeleri tamamlanacak. Bir başkası da nükleer enerji. Başbakanımızın talimatı hem Sinop hem de Akkuyu'da iki tane reaktör inşaatını aynı anda başlatabilmektir. Bununla ilgili Enerji Bakanlığı hazırlıklarını yürütüyor. İnşallah geç kalmalıyız. Şu anda enerji ihtiyacının yüzde 40'ı doğal gaz çevrim santralleri kanalıyla sağlanıyor ve çok pahalı. Sanayinin rekabeti açısından enerji maliyetlerinin düşürülmesi önemli" dedi.

Dişli, büyüme ve kalkınma açısından ilk yarı rakamlarının açıklandığını kaydederek, "Türkiye'nin 2008 yılında yüzde 4'ün altında büyüyeceği tahmin ediliyor. İlk yarı performansımız oldukça iyi çıktı. Asıl iyileşme tarımdan geldi. Tarımın toplam büyümeye katkısı yüzde 3.9 oldu. 2007 yılında yüzde 7.6 küçülen tarım 2008'in ilk yarısında yüzde 6 büyüme gösterdi. olumlu bir katkısı oldu. Kapatma davasından sonra moraller biraz bozuldu. Kısa süre içinde belirsizlikler de ortadan kalkınca kaldığımız yerden devam edebileceğiz. Dünya ekonomisindeki kötümser havaya rağmen Türesın. Teknik ekip dışınkiye'nin direncini devam ettireceğini düşünüyorum. Gerek döviz kurlarında, gerek faizde, gerek enflasyonda direnç devam edecek diye düşünüyorum. Tarım konusunda 34 ili kapsayan bölümde yüzde yüze varan kuraklık sonucu ürün kaybı oldu. Hükümetimizin son Bakanlar Kurlu toplantısında bu 34 ile kuraklıktan dolayı zararı yüzde 40'ın üzerinde olan çiftçiye, borç ertelemenin dışında mali destek de verileceği açıklandı. Buna rağmen Batı bölgelerinde ve 34 ilin dışındaki bölgenin dışında tarımdaki büyüme devam edecek diye düşünüyorum. Bunun da 2008 yılının toplam büyümeye katkısı olumlu olacak ve ülkemiz yüzde 6 civarında büyüyecek diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.

İstanbul'un finans merkezi olma projesinin devam ettiğini belirten Dişli, "İstanbul'un finans merkezi olması projesi şu anda yürütülüyor. Bölgemiz likidite fazlası olan bölgelere yakın. Bu likiditeyi Türkiye üzerinden dağıtmak istiyoruz. Hizmetler sektörü için İstanbul'un finans merkezi olma projesi büyük imkanlar doğuracak. Rahmetli Turgut Özal zamanında başlayan bir rüyaydı. İnşallah bu dönemde tamamlayabiliriz. Bugün sadece Londra'da 500 Türk bankacısı çalışıyor. Rahatlıkla 200 bin kişiyi İstanbul'u gerçek anlamda finans merkezi yapabilirsek istihdam edebileceğimiz bir konu" dedi.

15 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]