Fahri Tuna, edebiyatçı Hüseyin Su ile söyleşi yaptı

Sakaryalı araştırmacı yazar Fahri Tuna, edebiyat dünyasının önde gelen isimlerinden Hüseyin Su ile bir söyleşi yaptı.

Yazar Fahri Tuna, Star Gazetesi'nin pazar ekinde öykü yazarı, dergici, yayıncı, birçok yazarı yetiştiren Hüseyin Su ile 33 sorulu bir söyleşi gerçekleştirdi.

İşte o söyleşi:

Öykücü, dergici, denemeci, eleştirmen ve yol gösterici. Edebiyat dünyasının güçlü kalemi Hüseyin Su, insanın iç yaşantısında olup bitenleri, bir yaradan kurşun çıkarır gibi hikâye ediyor. Bugün biz ustanın karşısına çıkıyor ve 33 soruda kendi hikayesini anlatmasını istiyoruz.

- Kırşehir... Çiçekdağı?

Memleket duygusu... Dünyayı içine alacak kadar büyük bir memleket. Siz büyüdükçe onun küçüldüğü ve dünyanın malihulyası içinde kaybolduğu duygu...

- Hacıduraklı?

Uyanışın toprağı... Tabiat... Safiyet... Merhametle hoyratlığın, incelikle kabalığın sarmaş dolaş insan olarak tecessüm ettiği yer... Köy...

- Melekoğulları?

Adını birkaç kuşak önce yaşayan babaannemden alan, anaerkil Anadolu toplumunun parçası olarak anılagelen soy ağacımızın namlı şanlı kadını... Soyumuzun anası...

- Salih?

Varlık ve yokluk içindeyken de yerinmeden, öğünmeden dimdik duran, onurlu ve hayatı bir zevk-i selimle yaşayan, vakar âbidesi bir ‘baba’ imgesi...

- Cemile?

Benim için uydurduğu masallarla hikâye dilimi veren kadın. Annem. Çilekeş bir Anadolu annesi. Üçüncü kuşak olarak annemin adını alan kızım... Benim için ‘Acının Rengi’ olan kızım...

- Osman Karataş?

Elimizden tutup harflerin, kalemin, kâğıdın, defterin ve kitabın, elbette okumanın ve yazmanın dünyasıyla bizi tanıştıran tılsımlı bir insan, ‘ilk’ öğretmenim.

- Babamın odası?


Beş, altı yaşındaki bir çocuğun ağzına bakarak halk hikâyeleri dinleyen birçok insanın çalköşe minderlerde oturduğu toprak zeminli bir masal ülkesi... Tıkırtıyla sürekli kaynayan mavi renkli, emaye çaydanlık. Ihlamur kokusunun yayılışı. Duvarda ıpıl ıpıl yanan gaz lâmbası.

- Kırıkkale?


Köy olduğu hâlde bizi ‘şehir’ duygusu, imgesi ve yanılgısıyla tanıştıran kalabalık kasaba. Fabrika ve işçi sözcüklerinin canlanışı.

- İmam-Hatip Lisesi?

Bir çocukluk ısrarıyla ve inadıyla girdiğim hâlâ hissettiğim derin aidiyet ve atmosferi. Farkında olmadan yüklendiğimiz idealin mekânı.

- AFAB?

Elimizden tutulduğunun farkına vardığımız, ağabeylerimizi tanıdığımız küçücük bir oda. Anadolu Fikir ve Aksiyon Birliği. Ne kadar büyük bir davayı temsil ediyordu bizim için.

- Haydar Keskin, Ahmet Arıca?

İzleri hâlâ önümüzde olan ağabeylerimiz. Cemil Dilsiz, Beşir Atalay, Bekir Hastunç, Metin Bal. ‘Bize ağabeyler gerekli’ her zaman. Bugün çok daha gerekli.

- Edebiyat Dergisi?

Evrensel bildiri... Devrimci ve siyasal bir bilinç... Yeryüzünü okuma... Yeryüzüne yazma, konuşma duygusu ve bilinci... Bir ‘dergi’den çok farklı ve çok fazla bir şey. Uzay tırmanışı.

- Nuri Pakdil?

Öfkeden ve hınçtan ibaret Müslüman bilinç. Çelik adam. En keskin dil ve üslûp. Gerilmiş yay gibi yaşama hassasiyeti. Adanmışlığın tecessüm etmiş hâli.

- Biat?

Evrensel sözleşme.

- Klâs Duruş?

İnandığınız gibi yaşamanın, yaşadığınız gibi inanmanın anıtı. Kökü derinlerde ve gölgesi büyük, geniş bir çınar olma çabası...

- Ankara?

İstanbul’un; yani, şehrin ve payitahtın karşıtı. İnsana tarihsel hesaplaşma bilincini hatırlatan negatif kurgu imgesi. Ekgösterge ajandası. Şehir değil, tam ‘daire’. Kuşbakışı olarak bakıldığındaysa; Cebeci’den Tandoğan’a ve Çankaya’dan Ulus’a uzanan iki çizginin Kızılay noktasında birbirini kesmesiyle oluşan bir simge...

- Edebiyat öğretmenliği?

‘Ders kitabının dışına çıkamayan edebiyat öğretmeni başarılı olamaz’ dikkatiyle gençlerle el ele edebiyat dünyasında, kitaplar ve yazarlar arasında dolaşma.

- Selahaddin Şimşek ve Adapazarı?

Bir taşra kasabasında tek başına bir büyük Doğu bilinci, dikkati, temsilciliği ve kütüphânesi...

- Tüneller?

Nuri Pakdil’in ideolojik ve şaşırtıcı tavırlarından birisi.

- On Üç Yıllık Fetret?


Gerilmiş yay gibi soluk soluğa, koşar adım okuyup yazarak yaşanan bir inşa duygusu ve hâli... Esnemeden, dolu dolu yaşama...

- Hece’lenen Yıllar?

Niyetlere göre mizanlara konmasını dilediğim sıcak bir yara...

- Özel sayılar?

Birikime yaslanmanın gerekliliği düşüncesinden doğan hafıza yenileme ve gelecek tasavvuru...

- Gülşefdeli Yemeni?


Paslanmaz bıçak gibi...

- İstanbul?

Bilmediğimiz nice iyilikleri, güzellikleri, hayırları, yeni dostları, açılımları ve imkânları içinde barındıran sevgili sürgünlük hâlim...

- Beyazıt/Kütüphane?

İstanbul’un ortasında üç yıl... Gece gündüz kitapların dünyasında ve kitapların arasında onlarla birlikte sonsuzluk yolculuğu...

- Neşet Ertaş?


On sekiz yaşında genç bir köçekken köy düğünlerinden tanıdığım ‘Yıkık Şapkalı Kara Adamlar’dan biri... Yoksulluk, çaresizlik... Örselenmiş bir insanlık kumaşı...

- Öykü?

Kendi içimizde bütün insanlarla birlikte yapılan bir yolculuk hâli... Hayatın bize ettikleri karşısında kapıldığımız misilleme ve düzeltme duygusu; belki de yanılsaması...

- Takvim yırtıkları?

Alabora olan bir gemide kaptanla birlikte yaşanan fırtınalı bir denizde, çok zor ama çok güzel ve çok değerli on dört yılın kayıtları...

- Dostluk... Vefa?..

Yitiğimiz... Ara ki bulasın... Döviz kurlarına ayarlandı... Ne yazık ki ‘artık’ günden güne, anbean, zamana ve yere göre değişen, insanın ezelî ve ebedî değerleri...

- Aşk?

Her hâliyle yoğrulduğumuz mayamız... Yazmakla, konuşmakla bitirilemeyen özbeöz madenimiz... Yaşanırken de iki insanın birbirine bıçak çekmesi... Acısından haz duyulan ezelî yaramız...

- Hayat?

Acemisi olduğum, bir türlü içinden çıkamadığım, baş edemediğim, yolunu yordamını ve dilini hiçbir zaman öğrenemediğim çok büyük ve çok zor bir sınav. Ancak, hemen her zaman çantamı alıp çekip giderek ve onu da ‘çok iyi bilenlere’ terk ederek üstesinden geldiğimi düşünüyorum...

- Beş milyon kitap?

Bu coğrafyadaki köklerimiz üzerinde ve ‘millet olma’ yolunda verilen en güzel söz... Bu bilinçle gerçekleşmesini umduğum çok güzel bir düş...

- Hüseyin Su?

Adını Nuri Pakdil’in koyduğu ve İbrahim Çelik’in yakın arkadaşı (belki de ruh ikizi...) olan ama nüfus cüzdanı olmayan insan...
6 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]