Ülkeyi Mafya Cennetine Çevirmişler

Ergenekon terör örgütü, kasasını doldurmak için illegal yolları kullanmaktan geri durmamış. Amaca ulaşmak için her yolu mubah gören Ergenekon terör örgütü, arazi mafyası oluşturarak arsa satışları yapmış.

Halkı 'ülke satılıyor' diye eyleme geçmeye çağıran örgütün, kamu ve Hazine arazilerini sattığı ortaya çıktı. İddianamede yer verilen Lobi adlı belgede örgütün 'Finans' başlığı altında kendine büyük bir kasa oluşturma girişimi olduğu anlatılıyor. Uyuşturucu ticaretinin denetim altına alınması gerektiğine vurgu yapılıyor. Kimyasal silah üretiminin yapılabileceğine dikkat çekilerek, bu alanda başarılı sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına sahip olunduğu belirtiliyor. İllegal faaliyetleri bilenlerin sayısının az olması gerektiğinin altı çiziliyor.

Ergenekon iddanamesi örgütün kasasını doldurmak için illegal yolları kullandığını ancak kara parayı legal yoldan aklamak için şirket ve holdingler kurmayı planladığını ortaya koyuyor. Buna göre, Ergenekon örgütünün bir özelliği de amaca gitmek için her yolu mubah kılması. Hırsızlık, arazi mafyası, uluslararası bankalardan hackerler yoluyla çekilecek yüklü miktarlardaki paralar (banka hırsızlığı), uyuşturucu madde ticareti, kimyasal silah ticareti, kara para aklama, insan ticareti, gibi gelir kaynakları elde etmek amaçlar arasında. Örgütün Lobi adlı belgedeki 'Finans' başlığı altında kendine büyük bir kasa oluşturma girişimi olduğu belirtiliyor: "Ergenekon'un üretim tesislerine, ticari holdinglere ve bankalara ihtiyacı yardır. Hem de doğrudan ve mutlak sahibi olarak. İşte bu kaçınılmaz zorunluluk noktaları olan: Medya, Uluslararası Ticaret, Bankacılık alanlarında deneyimli, Kemalist ideolojiye uygun sivil personele ihtiyaç vardır. Yine aynı şekilde legal ve illegal oluşumlardan yararlanma zorunluluğu vardır."

Örgüt dokümanı 'İllegal işler' başlıklı bölümde ise şunlar yer alıyor: "Türkiye silah üreten bir ülke durumunda olmadığından, jeo/stratejik açıdan kaçınılmaz ve iradesi dışında zorunlu olarak uyuşturucu satışında köprü durumundadır. Uyuşturucu ticaretini denetim altına almalıdır. Türkiye'nin bir başka şansı da kimyasal silah üretimi olabilir. Çünkü bu alanda başarılı sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına sahiptir, illegal işlerin en önemli sorunu, faaliyetlerin gizliliğidir. Bu alandaki faaliyetleri bilenlerin sayısı mümkün olabildiğince az olmalıdır."

Örgüte gelir getiren illegal faaliyetler şöyle:

Mafyanın konrol altına alınması faaliyetleri

Uyuşturucu ticaretinin kontrol altına alınması faaliyetleri

Kamu ve hazine arazilerinin illegal olarak satılması

Bankalardan hackerler yoluyla para çalma

Kimyasal silah üretim ve ticareti

Hava kargo ticareti (kara para aklamak için)

Naylon dini içerikli vakıflar kurulması

Naylon şirketler kurulması

İnsan kaçakçılığı ticareti

Sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla yardım toplama faaliyetleri.

12 Eylül, PKK'ya önceden haber verildi

Ergenekon soruşturması kapsamında ifade veren gizli tanıkların açıklamalarına göre, 12 Eylül 1980 ihtilali, PKK terör örgütüne önceden haber veriliyor. Bunun üzerine PKK, yayınladığı broşürle üyelerini uyararak, gruplar halinde yurtdışına kaçırıyor. Silahlar ise sığınaklara gömülüyor.

Ergenekon terör örgütünün kabul edilen iddianamesindeki bilgi ve belgeler kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Türkiye'de son 20 yılda yaşanan birçok cinayetin emrini veren Ergenekon yöneticilerinin, PKK, DHKP/C ve Hizbullah gibi terör örgütleriyle işbirliği yaptığı belge ve tanık ifadeleriyle ortaya kondu. Buna göre, Hizbullah'ın kurucusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük'tü. Örgütün özellikle PKK'yı kontrol altına alarak amaçları doğrultusunda kullanmak istediğinin belirlenmesi, dikkatleri bu yöne çekti. Tüyler ürperten ifade ve telefon kayıtlarının bulunduğu iddianamede, 12 Eylül darbesiyle ilgili bilgiler de var. Daha önce PKK kamplarında bulunmuş iki 'gizli' tanığın ifadeleri, terör örgütünün 1980 ihtilalini yapılmadan önce haber aldığını ortaya koyuyor.

'Deniz' kod isimli tanık, örgütün bazı devletlerin istihbarat görevlileri ile yaptığı görüşmeler ve ilişkilerle ilgili bilgi veriyor. Öcalan liderliğindeki PKK'nın ihtilal öncesinde Türkiye'yi terk etmesinin nedeni olarak darbeden haberdar olmasını gösteriyor. Örgüte Bekaa Vadisi'nde katıldığını söyleyen tanık, PKK'nın 'Maraş Katliamı Üzerine' başlıklı broşüründe 12 Eylül'de darbe olacağının yazıldığını aktarıyor. Tanık, örgüt ve liderinin bu darbeyi önceden haber aldıkları için yurtdışına gitmeyi kararlaştırdığını belirtiyor.

Silahlar sığınaklara gömüldü

Bir başka gizli tanık Galip'in savcıya verdiği ifadeler de benzer iddialar içeriyor. Öcalan'ı Suruçlu Ethem Akçan'ın Suriye'ye götürdüğünü anlatan Galip, ihtilal öncesinde örgüt üyelerinin gruplar halinde yurtdışına çıktıklarını, PKK'nın bir bülten yayınlayıp ihtilali adeta haber verdiğini söylüyor. Tanık, örgüt üyelerine, silahları 'sığınak' diye tabir edilen yerlere saklamaları talimatının da gönderildiğini söylüyor.

Tanık Galip, gazeteci Uğur Mumcu'nun ölümünden sonra Öcalan'ın "Mumcu, pilot Necati ve Kesire Yıldırım ile olan ilişkimi araştırdığı için öldürüldü." dediğini aktarıyor. Tanık Galip'in bir diğer çarpıcı iddiası ise 1993 yılında Abdullah Öcalan'ın Şam'da ara sıra uğradığı bir adresle ilgili. Galip, Öcalan'ın Hasan Bindal tarafından kiralanmış olan bir apartmanın onuncu katında zaman zaman kaldığını belirtiyor. Galip, aynı binada Türkiye Askerî Ataşesi'nin oturduğuna dikkat çekiyor.

Perinçek, PKK'nın kurucuları arasında

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in PKK terör örgütünün kurucuları arasında olduğu ortaya çıktı. Bekaa Vadisi'ne giderek sık sık terörist başı Abdullah Öcalan'la görüştüğü belgelenen Ergenekon tutuklusu Perinçek'in adı, PKK'nın kurucuları listesinde yer alıyor. Ergenekon iddianamesinde yer alan bilgiler, ülkede kaos ortamı oluşturarak darbeye zemin hazırlamak isteyen Ergenekon'un PKK ile amaç birliği yaptığını ortaya koyuyor. Ergenekon terör örgütü yöneticileri arasında yer alan Doğu Perinçek'in aynı zamanda PKK'nın da kurucusu olduğu belirtiliyor. Kurmay Yüzbaşı Ceyhan Karagöz tarafından 12 Aralık 1994 tarihinde hazırlanan 'Gizli' ibareli bir belgede, PKK'nın kurucu isimleri yer alıyor. PKK'nın 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır Lice ilçesi Ziyaret köyünde aralarında Abdullah Öcalan, Doğu Perinçek, Ahmet Türk, Mehdi Zana ve Cemil Bayık gibi isimlerin bulunduğu 25 kişi tarafından kurulduğu belirtiliyor. İddianamede ayrıca Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesiyle başlayan süreçte Öcalan'ın avukatlarıyla Doğu Perinçek arasında başlayan teori ve düşünce alışverişine dikkat çekiliyor. "(Fabrikatör) isimli dokümanda ve 2001 yılında yakalanan Tuncay Güney'in anlatımlarında bu durum geçmektedir." ifadelerine yer veriliyor.

Terör örgütüne silahlı desteği

Doğu Perinçek ile PKK arasındaki ilişkiyi ortaya koyan başka belgeler de sıralanıyor. Tuncay Güney'de ele geçirilen, 3 Ocak 1998 tarihli, 'İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek'e' şeklinde başlayan ve parti önderliği adına, Garzan eyaleti karargah komutanlığı' şeklinde biten, terör örgütünün mührü bulunan el yazısı ile yazılmış bir mektuptan da bahsediliyor. Söz konusu mektubun içeriğinde ise şu ifadeler yer alıyor: "Gerçekten de zorlu dava inanç ve mücadelemiz içerisinde sizin göstermiş olduğunuz özveri ve gerek silahlı, gerek siyasi, gerekse de ekonomik yönden partimize yapmış olduğunuz katkıları kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Yıllardır sömürülen ve faşist TC ordusunun katliamlarına maruz bırakılan Kürt halkının sizin gibi insan haklarına saygılı, cesur ve bağımsızlık mücadelesini yürüten, partimize çekinmeden destek çıkan yiğit fertlere ihtiyacı vardır. Zaten sergilemiş olduğunuz pratiksel icraatlarınız parti önderliğimiz ve Garzan eyaleti karargah komutanlığımız tarafından da büyük bir memnuniyetle takdir edilmiştir. Bundan sonraki dönemlerde de partimiz sizinle sırt sırta çalışmaktan şeref duyacaktır. Devrimci selamlar." İddianamede Tuncay Güney'in Kuzey Irak'a silah sevkıyatını anlatırken oradaki şahısların Doğu Perinçek'in referansı ile geldiğini söylediği belirtiliyor.

Öcalan'ı 1996'daki suikasttan Yalçın Küçük kurtarmış

İddianamede 'Deniz' takma adıyla ifade veren gizli tanık, yazar Yalçın Küçük'ün PKK ve Abdullah Öcalan'la ilişkisi hakkında çarpıcı bilgiler veriyor. Uzun yıllar PKK içinde bulunduğunu söyleyen tanık, Yalçın Küçük'ün 1993 ve 1996 yıllarında Öcalan'la görüşmek için Şam'a geldiğine dikkat çekiyor. Tanık, yazarın PKK nezdindeki rolünün, örgütü silahlı eyleme teşvik konusunda Öcalan'ı yönlendirmek olduğunu iddia ediyor. Küçük'ün adeta Öcalan'ın beyni olduğunu kaydeden tanık, Öcalan'ı 1996 yılında düzenlenen bombalı suikasttan kurtaran kişinin de Yalçın Küçük olduğunu ifade ediyor. Küçük'ün yurtdışında bulunduğu bir sırada Öcalan'ı arayarak suikast girişiminden haberdar ettiğini ve "Şam'ı terk et" şeklinde haber verdiğini kaydeden Deniz, terör örgütü elabaşısı Öcalan'ın da Şam'dan ayrılmayacağını; ama tedbir alacağını söylediğini aktarıyor. 1996 yılında Abdullah Öcalan'a Şam'da bombalı suikast girişiminde bulunulmuş, ancak Öcalan yara almadan kurtulmuştu. Öcalan'ın suikastı önceden haber aldığı iddia edilmişti.

Sivil yapılanma 4 ana bölümden oluşuyor

Soruşturma kapsamında ele geçirilen dokümanlara göre, Ergenekon terör örgütünün sivil yapılanması 4 ana bölümden oluşuyor. Bunlar, Teori Tasarım Planlama Daire Başkanlığı, Finansman Daire Başkanlığı, Sivil Toplum Kuruluşları Yapılanması, Medya İletişim Yapılanması. İlk birim, örgütün sivil yapılanmasının temellerini oluşturan 'Lobi-Ergenekon' dokümanındaki prensiplerin uygulanmasını ve kontrolünü sağlıyor. İkinci bölüm ise bünyesinde bulunduğu terör örgütüne gelir temin etmek için oluşturulmuş. Bu birim, dokümanlardaki prensip kararlarına göre, örgüte gelir getirici her türlü işin yapılmasını organize ediyor. Üçüncü birim ise örgütün bünyesinde kurulan ve faaliyet gösteren Kuvayı Milliye, Milli Güç Birliği, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği gibi dernekleri istihbarat ve baskı amaçlı kullanmayı amaçlıyor. Medya İletişim Yapılanması ise Ergenekon'a yakın olan bazı medya organlarının aynı merkezden yönetilmesini sağlamayı amaçlıyor.

Küçük ve Tekin örgütte 'köprü personel'

Ergenekon'un kuruluş belgelerinde bahsedilen 'Köprü Personel'in Veli Küçük ve Muzaffer Tekin olduğu belirtiliyor. Küçük ve Tekin'in, örgütün gizli yapılanması ile sivil kanat arasındaki bağlantıyı sağladığı tespit edildi. Dokümanlarda "Seçilecek üç kişinin Ergenekon içinde ve örgüt dışında, örgütü temsilen hareket edebilmelerinin sağlanması gerektiği, bu kişilerin örgüt dışında legal bir işte istihdam edilmeleri gerektiği kaydediliyor. Lobi belgesinde ise gizliliğin çok iyi sağlanabilmesi için örgütün yapılanması ile sivil açılımı arasındaki ilişkileri sağlayacak 2 kişinin "Köprü Personel" olarak atandığının anlaşıldığı ifade ediliyor.

Selçuk'tan gazete patronlarına hakaret

İlhan Selçuk, bir telefon konuşmasında görüşlerini savunmayan gazete patronlarına 'aptal' diyerek, AK Parti'ye karşı açılacak iç savaş için hangi eylemlerin yapılması gerektiğini ifade ediyor. Selçuk, Mehmet adlı şahısla yaptığı görüşmede Koç Grubu için "Koç Grubu müthiş ilgi gösteriyor. Onlar da şimdi anladılar anyayı Konya'yı." diyor. Selçuk, konuşmasının devamında Koç Grubu'nun Cumhuriyet'i yeni anladığını da ifade ediyor. Selçuk görüşmenin devamında "Tarikatlar ve cemaatler medyayı da ele geçirdi. Aptal Aydın Doğan'la aptal Turgay Ciner ve aptal Mehmet Karamehmet birbirleri ile uğraşırken adamlar aldılar ele şimdi." ifadelerini kullanıyor. Konuşmanın ilerleyen bölümlerinde de Mehmet adlı şahıs Selçuk'a 'Var mı bir ümit?' diye sorunca, Cumhuriyet Gazetesi'nin başyazarı "Anayasa Mahkemesi bu AK Parti hakkında partinin kapatılması kararını verecek. O zaman ortalık büsbütün birbirine karışır. Mahkemenin yetkisi var." diyor.

Sivil kanadın lideri Selçuk, yardımcısı Alemdaroğlu

Ergenekon üst yapılanmasında yer alan 6 başkanlıktan biri 'Teori Tasarım ve Plânlama Dairesi Başkanlığı'. İddianamede, 'sivil' olarak adlandırılan bölümü yöneten kişi olarak Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk gösteriliyor. 'Ergenekon'un Yeniden Yapılanması (Reorganizesi)' başlıklı 1999'da düzenlenen dokümanda örgütün yapılanması şu başlıklar altına toplanıyor: "1- Ergenekon Başkanlığı, 2- İstihbarat Dairesi Komutanlığı, 3- İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Dairesi Komutanlığı, 4- Operasyon Dairesi Komutanlığı, 5- Finansman Daire Başkanlığı (Sivil), 6- Örgüt İçi Araştırma Dairesi Komutanlığı."

İddianamenin 91. sayfasında yer alan bilgilerde, İlhan Selçuk hakkında daha önceki yıllarda gerçekleştirdiği benzer örgütsel faaliyetlerden dolayı işlem yapıldığı hatırlatılıyor. Ergenekon terör örgütünün üst düzey yönetim kadrosunu teşkil eden 'gizli' yapılanma içerisindeki Selçuk'un bugünkü durumuna bakıldığında, aynı örgütsel faaliyetlerini sürdürdüğü, iktidarla mücadele görünüşü altında ülkenin her yandan işgal edildiği evham ve hezeyanlar uyandırarak, halkı devlete ve hükümete karşı ayaklandırmaya çalıştığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni darbe yapmaya teşvik ettiğinin anlaşıldığına vurgu yapılıyor. Selçuk'un telefon konuşmalarından ülkenin önde gelen işadamları, rektörler, emekli paşalar ve medya patronları ile sık sık açık ve gizli toplantılar düzenlediği belirtilen iddianamede, bu toplantılarda asıl amacının, 'gazetecilik kisvesi altında ülkenin önde gelen işadamı ve medya patronlarını etkileyerek ülkenin çatışma ortamına sürüklenmesi için yönlendirmek olduğu' aktarılıyor. İddianamede, Selçuk'un, telefon konuşmalarında 'Vallaha bu çatışma büyüyerek sürecek' 'Şimdi yani bu çatışmanın yükselmesi büyümesi lazım' diyerek ülkedenin kaos ve çatışma ortamına sürüklenmesi gerektiğini açıkça ifade ettiğine vurgu yapılıyor.

Selçuk'un yardımcısının Kemal Yalçın Alemdaroğlu olduğu ve ayrıca üniversite yapılanması içerisinde görev aldığı aktarılıyor. Doğu Perinçek'in de Selçuk'la birlikte örgütsel faaliyetleri yürüttüğü kaydediliyor. Ümit Sayın'ın da Alemdaroğlu'nun talimatları doğrultusunda fişleme faaliyetleri

15 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]