Pazarlama zekâsına sahip bir işadamının öyküsü

Zaman Gazatesi yazarlarından Günseli Ö. Ocakoğlu\'nun kaleme aldığı, her girişimcinin mutlaka okuması gereken bayram şekeri tadındaki yazısını sizlerle paylaşıyoruz:

"Pazarlama zekâsına sahip bir işadamının öyküsü

Aklında uzun zamandır ‘mutlaka bir gün Vakko’ya ayakkabı satacağım’ düşünceleri dolanıp duruyorken rahmetli Vitali Hakko’dan randevu alıp ziyaretine gider, yaptıklarını anlatır. Göstermek için ise ‘çok yakınız’ diyerek Merter’deki showroom’una davet eder. Vitali Bey ‘artık yaşlandım, gelemem’ derse de bir öğle yemeği için ikna edici olur. Vakko’daki şeften Vitali Bey’in ziyaretine geldiği günün menüsünü öğrenir. Taze fasulye ve cacık ikramından sonra servisi yapan hanıma ‘Şimdi de karpuzumuz var diyeceksin değil mi?’ diye sorar deneyimli işadamı. Vitali Hakko’yu, Jag Club’ın kurucusu Ahmet Polat’ın bu kadar ayrıntılı ve öncül düşünüyor olması ikna eder. Hayallerle başlayan kariyer şimdilerde Başbakan Tayyip Erdoğan’dan Prens Charles’a, Donald Trump’tan Obama’ya hatta Tony Blair’e kadar ulaşmış durumda. Bu söyleşi, Ermenek’ten kara lastikle başlayıp tasarımlı iskarpinin yüzde 95’ini 40 ülkeye ihraç eden Ahmet Polat’ın pazarlama zekasıyla yarattığı bir başarı öyküsüdür.

İşi bilmek en önemli ilk adım

Polat Kauçuk Sanayi ve Tic. A.Ş. kara kauçuktan ayakkabı üretimini bir kuşak önce, deriden çarık yapmayı başaran büyükbabadan öğrenir. Teknolojiyle yetkinleşen el emeği doğdukları kasabanın adını taşıyan Ermenek markasıyla pazara sunulur. Daha o zaman baba Hüsnü Polat’ın hitabıyla broşür ve posterler hazırlanır. Seçilen köy ve çocuk görselleri öyle beğenilir ki köy kahvelerinde, kamyonlarda hatta evlerde duvarlara asılır. Bugün bile çekiminden tasarımına hâlâ iş görebilecek kadar iyi olan broşürün binlercesi satış ağına dağıtılır. Daha o günlerden pazarlamanın önemine inanılır.

Ya kurumsallaşarak marka ol ya da bu yolda telef ol!

“İşi geliştirmek, yeni yatırımlar yapmak ve daha da önemlisi kurumsallaşma, marka olma sürecine girmiş aile şirketleri için olmazsa olmaz.” diyen Ahmet Polat, ithal spor ayakkabı furyasının başladığı dönemde gerekli yatırımları yaparak önce kauçuk tabanı, sonra Güney Koreli bir şirketle kendi spor ayakkabı markasını üretir. Diğer yandan ne olur ne olmaz diyerek de deri ayakkabı üretimine girer. 5 Nisan kararları bellerini bükse de toparlanırlar. Ancak Ahmet Polat’ın belini ‘kurumsallaşmalıyız’ önerisini kabul etmeyen babası büker. Mecazda değil gerçekte ceketini alır, çıkar. Çıktığında yıl 1996’dır.

Sürdüren mi, izleyen mi yoksa lider mi olmak istersiniz?

“İtibar her zaman en önemli sermayedir.” özlü sözü Ahmet Polat için de geçerli olur. İstanbul’da daha önce çalıştığı pek çok tüccar üretim için mal verir. Aslında pazarlama zekası ilk kez burada işin içine girer. Ahmet Polat her ne kadar işi iyi bilse de ayakkabı ustası değildir. Onu farklı kılan, hangi malın nerede satılabileceğini görüyor olmasıdır. Önce Atalar mağazasına, sonra Sarar’a ve sonra diğerlerine tekstilin yanında satılmak üzere ayakkabı üretmeyi teklif eder. O güne kadar ayakkabı ve ayakkabıcılardan kaynaklanan nedenlerle ağzı yanan moda evleri olaya sıcak bakmazlarsa da Polat’ın kendine olan inancı onları da ikna eder.

Önce hüneriyle nam salmış bir usta bulur. “Haftada 35 çift üretirim.” der usta. Şimdilik yeter, deyip el yapımı ayakkabıları söz verdiği üzere moda mağazalarına dağıtır. Beğenilen ayakkabılar daha çok sipariş getirir. “Benim asli işim kaliteli üretim için gereken bileşenleri bir araya getirip, bunları en kârlı satabileceğim pazarları bulmak.” diyor Ahmet Polat. Bunun için de işinin ehli 5 zanaatkar ustaya bir şirket kurar. Onlardan ürettiklerini satın alır. “Şimdi herkes hayatından memnun. Üretenin satış garantisi var, kullananlar ise Jag Club’ın güvencesine sahip.” diyor.

Jag Club markasına başbakanın tanıtım kıyağı

“Bir cuma öğle sonrası medyadan 50’den fazla telefon aldım. Herkes Başbakan’ın ayakkabısını üreten adamı arıyordu. Ankara’daki muhatabımı aradım, “Merak etme. Sayın Erdoğan Jag Club markası gözükecek biçimde ayakkabılarını habercilerin önünden geçirmemi istedi. Çekinmene gerek yok!” dedi. Canlı yayın aracı bile geldi binamızın önüne. Medya takibi yapan bir ajans, haberlerin reklam eşdeğerini ölçmüş. Söylenen çok milyon dolarlık bir büyüklüktü. Bizim böylesine büyük bir reklam bütçemizin olması mümkün mü?”

Milyon kilometrelik marka yolculuğuna bir isimle çıkılır

Jag, Jaguar’ın kısaltılmışı. Yola saygın bir markayla çıkmalıyım düşüncesinin bir ürünü. Jaguar’a hiç aklında yokken Polat’ın, “Her Jaguar araba alana bir Jaguar ayakkabı hediye edilebilir” fikrinden doğmuş. Jaguar da kabul etmiş ama işin uzun vadeli olamayacağını anlayan Polat, 3 yıl sonra kendi markasını oluşturmak için izin istemiş. Orijinalinden uzaklaşmadan, saygın ve kapalı bir grubu temsil etmesi için de kulüp yaklaşımı benimsenmiş. Kendi markasını oluşturma fikrinin hayata geçişi ise 2000 yılı.

Bine yakın model üzerinden derisi ve tasarımı İtalya’dan gelen haftada 750 çift ayakkabı üretiliyor. Her ne kadar danışmanlık yapan oğlu yanında değilse de ‘bir gençlik segmentine ihtiyaç var’ önerisini hayata geçirip J+ Jeans gençlik markasını üretmiş.

Ayakkabı bir standarttır!

Tek şartı kırmızı astar olan Prens Charles’ın damatlık ayakkabısı, onun ayakkabısını bir dergide gören Donald Trump ve daha nice ünlü Jag Club’ın ayakkabılarını giyiyor. Tayyip Erdoğan’ın ise Ahmet Polat’a iki sitemi var: Eskitemiyorum, dolayısıyla yenisini alamıyorum ve içinde adım yazdığından ötürü de kimseye hediye edemiyorum.

Tecrübe dededen miras, disiplin babadan, girişimcilik ise tamamen kendisinden. Bugün Jag Club/Made in Turkey etiketiyle Avustralya’dan Kanada’ya uzanan el yapımı ayakkabıların öyküsü işte budur."
10 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]